16 Mayıs 2012 Çarşamba

laktoferrin yaraları iyileştiriyor


Laktoferrin proteini yaraları iyileştiriyor, bağışıklığı güçlendiriyor, gençleştiriyor ve kanserden koruyor



Laktoferrin, insan bağışıklık systeminin bakteri, virus ve mantarlara karşı savunma ve bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde etkin rol oynayan çok fonksiyonlu bir demir iyonları bağlayıcı glikoproteindir. Insanlarda, normal koşullarda, laktoferrin kanda, mukozal salgılarda, gastrointestinal sıvılarda, idrarda ve daha çok sütte veya kolostrumda (yani doğumdan sonra gelen ilk ağız sütünde) bulunur ve ağırlıklı olarak savunma sisteminin içinde kullanılmaktadır.

Pek çok faydası nedeniyle, araştırmacılar laktoferrin’i bir tedavi edici protein olarak değerlendirmeye başladılar. Birçok tedavi amaçlı kullanılan proteinin injekte edilerek kullanılmasına karşın(aktive protein-c gibi) laktoferrin ağızdan alınarak aktif hale gelmekte yani oral olarak kullanılabilmektedir. Laktoferrin gelecek Haziran ayında yayınlanacak olan Biokimya ve Hücre Biyolojisi Dergisinin konusu olacaktır.



Calgari Üniversitesinden Prof. Dr. Hans Vogel “Biz biliyoruz ki laktoferrin bizim doğuştan bağışıklık sistemimizde önemli fonksiyonu olan bir proteindir ve bizim bakteriyel, fungal, viral veya protozal enfeksiyonlardan korunmamızda önemli rol oynamaktadır. Ayrıca laktoferrin bizi bazı kanser türlerinden de koruyabilir” dedi. Ayrıca doctor Vogel “Bazı insanlar laktoferrin’i insan bağışıklık ve savunma sisteminin “isviçre çakısı” olarak  gördüğünü, bütün bunları sadece demire bağlanarak yapmanın yanında, sahip olduğu proteinlerde bu sürece pek çok açıdan katkı sağlamaktadır.”

Cilt yaralanmalarının iyileşmesinde laktoferrin’in rolü, erken yaşlarda intestinal system büyümesi ve gelişiminde laktoferrinin rolü,sığır laktoferrin’in kullanımının influenzanın önlenmesindeki rolü, ve premature doğanlarda inflamasyon önlenmesi ,kemik erimesinin önlenmesi,çocuklarda kemik gelişimdeki olumlu yararlarını gösteren binlere bilimsel makaleye pubmed’den ulaşılabilir.



Bir önemli katkı da, hali hazırda online olarak yayınlanan, ve Pekinden Professor Ning Li önderliğinde bir grup Çin’li araştırmacı tarafından yapılan, çalışmadır. Bu çalışmada laktoferrin açısından zenginleştirilmiş süt tüketiminin mide barsak florasının yapısını geliştirdiğini ve bununda yaşam koşullarını iyileştirdiğini ortaya koymuştur.



Diğer taraftan, pek çok veride laktoferrin’in birçok aktif hücreden salınan inflamatuar aracının salınımını engellediği, daha da ötesi laktoferrin’in profilaktik etkisinin sitokin üretimini baskıladığı görülmüştür. Bu özelliği ile metabolizma peturbasyonu ve endokrin fonksiyonlarından kaynaklanan enfeksiyon ve metobolik hastalıklar dahil iyileştirici etkileir bulunmaktadır.



Laktoferrin’in demiri bağlama özelliği doğrudan mikrobiyal gelişimin durdurulması ve aynı zamanda motilitenin modülasyonu, patojenik bakterinin toplama ve biyofilm oluşumu ile ilişkilidir.Laktoferrin’in demir bağlayıcı etkisi lokal olup ortamdaki demiri bağlayarak bakteri ,virüs,fungus ve neoplastik hücrelerin barınamayacağı bir ortam oluşturmaktadır.Vücutta demir eksikliğine yol açmamaktadır.Demir iyonları bağlayıcı kapasitesinden bağımsız olarak, laktoferin mikrobiyal, viral ve hücre yüzeyleri ile etkileşime girerek bu sayede, mikrobiyal ve viral bulaşmayı önleyip ana hücrelere girişi engellemektedir.

Laktoferrin sadece mukozal enfeksiyonlara karşı bir savunma faktörü değil, aynı zamanda çok amaçlı bir düzenleyici olarak viral enfeksiyon sürecinde etkileşime girmektedir. Laktoferrin’in anti-viral aktivitesi, enfeksiyonun ilk aşamasında görülen, hem çıplak hemde kapalı hücrede gösterilmiştir, bu da etkinlikte enfeksiyonun veya virusün ana hücre içerisinde ulaşmasını engellemektedir. Bu aktivite heparan sülfat glikozaminoglikan hücre reseptörlerine bağlanma vasıtasıyla veya viral parçacık veya her ikisi ile birlikte gerçekleşmektedir. Laktoferrin’in anti-viral etkisi kışın viral enfeksiyonlardan dolayı gereksiz antibiyotik almamızı engelleyecek gibi görünmekte.... Laktoferrin’in farklı insan epitel hücrelerinde nükleer lokalizasyonu, laktoferrin’in antiviral etkisini sadece erken fazda virüs-hücre yüzeysel etkileşimi ile değil, aynı zamanda hücreler arası etkileşerek göstermektedir.

Laktoferrin’in ana hücre ve veya viral viral parçacıklara bağlanma yoluyla potansiyel olarak anti-viral aktivite gösterme kapasitesi, onun nükleer lokalizasyonu laktoferrin’in mukozal duvarda önemli bir tuğla olduğu, viral ataklara karşı etkili olduğu ve viral enfeksiyonların tedavisinde yeni bir strateji olarak uygulanabileceği fikrini güçlendirmektedir.

 Laktoferrin yukarıda da değinildiği gibi; çok fonksiyonlu bir protein ve doğal bağışıklık sisteminin en gerekli elementidir. Kanser ise öte yandan Dünya Sağlık Örgütü verilerine gore dünyada görülen toplam ölümlerin %13’ünü içermektedir.

Kanserin en önemli beş formu, akciğer, kolorektal, mide, karaciğer ve meme kanseridir. Laktoferrin doğal yapısıyla antibakteryel, antioksidan ve antikarsinojenik etkisiyle demir iyonları bağlayıcı bir glikoproteindir.

Ekzokrin bezlerinde üretilmekte ve aynı zamanda pekçok dış akışkanlar tarafından ilk ever savunma olarak salınmaktadır. Laktoferrin’in aynı zamanda apoptozis’i indükleme ve kanser yayılımını baskılama özelliği, ve kemoterapi sonrası bozulan beyaz ve kırmızı kan hücre dengesini yeniden yapılandırma kapasitesi bulunmaktadır.Laktoferrin özellikle kanser hastalarında kullanıldığında vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek kemoterapi yada radyoterapi gibi ağır yan etkileri olan tedavi rejimlerine karşı insanı dayanıklı kılmaktadır.Ayrıca kanser hastalarında yaşam kalite skorlarında belirgin düzelmeler göstermiştir.

Elbette laktoferrin bir ilaç değildir,ancak sadece hastaların değil,sağlıklı insanların da hastalanmamak ve sağlıklı bir yaşam için düzenli kullanması gereken ve tavsiye edilen kaliteli bir yaşam aracıdır.

Günümüzde genç ve güzel görünmek için harcayacak parası olmayan  insanlar da artık günde tek tablet lactoferrin ile aynı sağlıklı ve kaliteli yaşama kavuşacaklardır....